Yeni Ufuklara Yelken Açmak
Önemli Bulunan Bağlantılar
Önemli bulunan bağlantıları içeren sahifenin bu yayına eklenilmesi uygun bulunmuştur: https://umutcanolgun10.blogspot.com/p/onemli-bulunan-baglantlar.html
Konu
Kimi olumsuzlukları düzeltmek için kimileyin yeni ufuklara yelken açmak gerekir. Ben bu koşullar altında kendi açımdan Antalya'da gelecek görememekteyim. Gizliden gizliye de olsa geçmişte lise noktasında 2 nakil, 1 alan değişikliğinin gerçekleştirilmesi sağlanıldı. Bu çabaya karşın durumda düzelme görülemedi. Kimi kişiler aksi yönde hareket etti. Kimilerinin niyeti ise gözleme göre eğitim-öğretim değildir. Bunu "eğitim-öğretim" konusunu kimi kişilerin kendi gündemlerine alet etmesinden, verilen sözleri tutmamasından veya başka konular açısından baskı konusu hâline getirmesinden biliyoruz.
2015'teki ortaokul naklini desteklemedik lakin bize karşın yapıldı. Sonuçtan memnun kalmadık, gözlemimize göre o karar hâlen nispet yapılırcasına övgüyle karşılanıyor. Genel bir bakış açısıyla düşünüldüğünde o kararın ne tür bir olumlu sonuca hizmet ettiği hâlen belli değil. Sonuç olarak birisinin keyfinin olması için gerçekleşmiş bir karar. Üstelik kararın aslında olumsuz sonuçlara hizmet ettiği de aşikâr da bu noktaya değinilmek istenilmiyor.
Biz TEOG sürecinde sosyal bilimler lisesi olması koşuluyla destek verdik. Kimileri; puanı kendisi almış, kendisi okuyacakmış, bu tür konular üzerindeki hükümranlıkları sonsuza değin sürecekmiş gibi davrandı. Ortaöğretim/lise sürecinde kısmi bir hükümranlık sürdürebilseler de bundan sonrası artık yok zira yetki artık bizde. Bu ağ kütüğündeki geçmiş yayınlardan bilinebileceği üzere sosyal bilimler lisesi sözü tutulmadı, üstelik birisi gözleme göre konuyu gizliden gizliye kendi gündemlerine alet etti. O birisi evlilik konusunu bir tür kaldıraç olarak kullanarak gözleme göre sevgililik baskısı kışkırtmasına neden oldu, neden olmadığı varsayılsa bile gözleme göre en azından içten içe de olsa karşı tarafa destek veriyordu.
Sorunun 2 nakil, 1 alan değişikliğine karşın çözülemediğinin gözlemlenildiği belirtilmişti. 3 lisedeki olaylar Antalya'da gerçekleşmiştir. 3-4 denemeye karşın durum hâlen aynıysa ve mantıken aynı şeyi tekraren denemek mantıksız olacağına göre çözüm görünüşe göre yeni ufuklara yelken açarak Antalya'dan gitmektir.
Evliliğe kendi açımdan karşı olmama karşın birisinin ağzı yoklanılmıştır, kendisi görücü usulüyle evlenmesine karşın "görücü usulü" yöntemine sert bir dille karşı çıkmıştır. Kendisinin görücü usulünden pişman olduğu varsayılsa bile başkası açısından görücü usulüne bu kadar sert bir dille karşı çıkması, evlilik konusunu sevgililik baskısı noktasında bir tür kaldıraç olarak kullanması, gözleme göre başkalarını olaya karıştırması ve de başkalarının önünde zalimken mazlum, gaddarken mağdur, kötücülken iyicil rolüne bürünmesi akıllara çeşitli kuşkuları/soruları ister istemez getirmektedir.
Değerlendirmek gerekir ki evlilik konusunda kişisel olarak olumlu görüş belirtilse bile bilindiği ölçüde ortada bir ev alacak tutarda bile bir birikim yoktur. Durum buyken ve belirtildiği üzere dikkate alınılmaya değer olumsuz anlamda başka noktalar varken bu sevgililik/evlilik baskısını sorgulamak en doğal hakkımızdır.
Biz çabanın, evilik baskısı yerine başka yerlere kanalize edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Örneğin bu efor, Antalya dışındaki yeni bir gelecek için harcanılabilir.
9. sınıftaki matematik kitabı karmaşasını tekraren anımsatma gereği duyuyoruz. 9. sınıftaki matematik kitabı karmaşasında matematik kitabı alımı için evlilik baskısını kaldırma koşulu koyulmuş lakin bu koşula uyulmamış, tam tersi yönde hareket edilmişti. Çabanın "eğitim-öğretim" olmadığının başka bir ispatı ise budur.
İlginç bir biçimde gözleme göre bir okuldaki birisi de görevden ötürüki yetkisinin rahatlığıyla -nakil işlemi gerçekleştirilemeyecek veya ters tepmeyecekmiş gibi- konuyu olumsuz anlamda oldubittiye getirme çabası gözlemlenilmiş, oldubittiye getirme çabası ters tepmiş, bir hayli süre geçtikten sonra ise nakil işleminin gerçekleşmesi sağlanılmıştır.
Şunu da belirtmek gerekir ki lise tercihi sürecinde bir tarafın "kolaycılık" güdüsüyle hareket ettiği gözlemlenilirken öbür tarafın ise "kendi gündemini ilerletme" güdüsüyle hareket ettiği gözlemlenilmiştir. Bir taraf sosyal bilimler lisesindeki hazırlık sürecinden Anadolu liselerini yazdırarak kurtularak "İngilizce öğrenip de ne yapacak?" mantalitesinde ilerlerken öbür taraf ise özel lise üzerinden evlilik konusunu bir tür kaldıraç olarak kullanarak "sevgililik baskısı" noktasında gündemini kendi çıkarları doğrultusunda ilerletmeye çalışmış, üstelik öbür tarafı maddi zarara uğratmayı amaçlamıştır.
Kurban/mağdur zihniyeti, sahte imaj sunma, kişinin sınırlarını aşma girişimleri gibi davranış kalıplarının veya tutumların bilincinde olunulması; etikten ödün verilmemesi gibi noktalar yukarıda belirtilenlerin ışığında kışkırtılmaya ve bu tür olumsuzluklara alet olunulmasına karşı önem arz etmektedir.
Belirtme gereği duyuyoruz ki bir kişinin belirttiği savın doğru olması, öbür savların da doğru olduğu anlamına gelmez; birisinin A olgusunu B nedeniyle açıklaması, A olgusunun nedeninin B nedeni olduğu anlamına gelmez.
Ek olarak kimilerinin zihniyetinin; "gelecek sahtekârlığı", "kolaycılık" veya "sabotaj" olduğu gözlemlenilmiştir. Bu yüzden önemli bir adım atmadan önce durumu epey bir süre gözlemlemekte, çeşitli noktalarda temkinli bir yaklaşımda bulunmakta yarar olabileceği anlaşılmıştır. Gelecek sahtekârlığının ve sabotajın genel bir bakış açısıyla art niyetli olduğu ortada olsa da kolaycılık da aslında art niyetli bir yaklaşımdır zira doğru tektir, ne yapılması gerekiyorsa o yapılmalıdır. Kolaycılık ise bu ölçütü sağlamamaktadır.
Belirtmek gerekir ki bir alacakla ilintili bir noktaya müdahale edilmiş; dolayısıyla enflasyon, alacakta erimeye neden olmuştur. "Enflasyon" olgusu üzücü bir olgu olsa da bu olaylar silsilesi içerisinde o müdahalenin ve "enflasyon" olgusunun hayırlara vesile olduğunu düşünmekteyiz.
Birisinin kötücül olduğu hâlde iyiliksevermiş gibi davranışlar/tutumlar sergilediği belirtilmektedir. Kötücül bir kişi kötülük gerçekleştirdiği için kötücüldür, iyicil bir kişi ise iyilik gerçekleştirdiği için iyicildir lakin bir kişi hem iyilik hem de kötülük gerçekleştiriyorsa iyilikte kötülük olmayacağına göre o kişi mantıken kötücüldür zira kötülük çıkar gözetir.
Aşağıdaki kimi noktalar, kişisel düşünce içermektedir; bilimsel bilgi için uzmanlara danışmanız önerilir.
Bilim özgür iradeye inanmama eğiliminde olsa da biz iyicillik/kötücüllük ekseninde özgür iradeye inanıyoruz. Dolayısıyla kimi kişilerde B kümesi kişilik bozukluğu olduğu varsayılsa bile etik anlamda nahoş kararlar verilmesinin "özgür irade"den ötürü özgür irade hariç tutularak B kümesi kişilik bozukluğuyla açıklanamayacağı kanısındayız. Biz "B kümesi kişilik bozukluğu" olduğu varsayımında bile bu bozukluğun kimyevi bir bozukluk değil, yürek bozukluğu olduğunu; dolayısıyla özgür iradenin geçerli olduğunu düşünüyoruz. Ek olarak B kümesi kişilik bozukluklu kişilerin "tedavi" edilmesinin zor olduğu da bilindik bir durumdur; bu yüzden olayın yürekte başladığını, temel açısından çok da bir değişim olmayacağını düşünüyoruz. Sonuç olarak iyicil, iyicilliğini; kötücül ise kötücüllüğünü sürdürmeye devam edecektir. Şu sahife incelenilmeye değer olabilir: https://www.pdan.org/what-are-personality-disorders/can-pd-be-cured/
B kümesi kişilik bozukluklu kişilere karşı bir nefret veya nefrete teşvik peşinde olunulmadığı da belirtilmelidir. Bu konudaki "'kişisel' düşünce" nefret veya nefrete teşvik için değil; olumsuz anlamda etkilenen öbür kişiler açısından anlayış amacıyla belirtilmiştir.
Anlaşılabileceği üzere öbür kişilik bozuklukları olan A ve C kümesi kişilik bozukluklarıyla ilintili olarak etik anlamda olumsuz bir görüş çabası içerisine girilmemiştir.
Bir kişinin hangi okulda okuyacağı noktasındaki seçiminin, medeni durum açısındaki kararının, ne tür bir ilişki içerisinde bulunup bulunmayacağı açısındaki kararının, hangi kentte gelecek kurmak istediği yönündeki kararının, kendisini olası zararlardan korunma isteğinin saygıdeğer olduğu kanısındayız. Bu noktada iyicil bir insana düşen görev, bu kararlara saygı duymaktır. İnsan umutla yaşamalıdır. Umarız bir gün fırsat düşer ki hayaller gerçek olur.
İyi günler dileriz.